Yapay zekâ artık sadece bilim kurgu filmlerine veya romanlarına özgü bir şey değil. Teknolojinin her geçen gün gelişmesi, yapay zekâ teknolojilerinin hayatımıza daha çok entegre olmasını sağlıyor. Bu da insanlığın var olduğu yüz binlerce yıl öncesine kıyasla alışık olduğumuz davranışları kökünden değiştiriyor. Zamana ayak uydurabilmek adına hem bireylerin hem de insanların aktif rol aldığı sektörlerin yapay zekâ konusunda kendilerini geliştirmeleri gerekiyor. Yapay zekânın bu denli önemli olduğunu göz ardı eden ülkeler veya şirketlerin ne yazık ki geleceğe kalması mümkün değil. Bu yazıda öncelikle yapay zekânın tanımı yapılacak, ardından kullanım amaçlarından ve etkilerinden bahsedilecek ve son olarak Türkiye’de ve dünyada yapay zekâya yönelik yaklaşım tartışılacaktır.
Temel olarak insan davranışlarını taklit etmeyi amaçlayan bilgisayar programları olarak tanımlanan yapay zekâ, ilk olarak 1900’lü yılların ikinci yarısında ortaya çıktı. Bunda savunma sanayiin etkisi oldukça fazladır. Eklenen girdiler sayesinde, makine öğrenmesi ve derin öğrenme gibi yöntemleri kullanan yapay zekâ bir süre sonra kendi çıkarımlarını yaparak daha önce girdi sağlanmayan konularda da yetkin hâle gelir. Örneğin bankacılık endüstrisinde kullanılan sohbet robotları, hem ses hem de yazı tanıma yöntemlerini kullanarak müşteri isteklerine cevap vermeyi amaçlar. Özetle, yapay zekâyı insan algısını, kabiliyetlerini, sorunlara yaklaşımını ve karar alma mekanizmasını taklit eden bir sistem olarak tanımlayabiliriz.
Yapay zekâ günümüzde birçok sektörde kullanılmaktadır. Navigasyon programlarında trafiğin hesaplanması, akıllı araç sistemleri, yüz ve ses tanıma programları vb. birçok alanda yapay zekânın etkisini görebiliyoruz. Yani temel olarak, sistemlerin daha etkin bir şekilde işlemesi yapay zekânın birincil önceliği olarak görülmektedir. Öyle ki hâlihazırda kullandığımız uygulamaların %77’si yapay zekâ unsuru içeriyor.
Ticari hayatın lokomotifi olan bankacılık ve finans sektöründe güvenlik endişeleri teknolojinin ve bununla beraber yeni suç yöntemlerinin ortaya çıkmasıyla artmaktadır. Dolayısıyla fintech olarak adlandırılan finansal teknolojiler alanında yapay zekâ, internet korsanlarıyla mücadelede en önemli araçlardan biri olarak karşımıza çıkar. Bankacılıkta QR kodla para çekilmesi sırasında konum hesaplanması, internet korsanlarının düzenledikleri saldırılara karşı güvenlik tedbirlerinin alınması ve diğer önlemler, banka müşterilerini bu tür saldırılardan korumayı amaçlıyor. Öte yandan bankacılık ve finans sektöründe kişiye özel kredi ve ödeme sistemleri sunulması gibi unsurlar da bu sektörde yapay zekâ kullanımına örnek verilebilmektedir.
Yapay zekâ uzun ve karmaşık işlemlerde birtakım öneriler sunarak yapılan iş hacmini, iş tutarlılığını ve kaliteyi arttırırken, harcanan zamanı da azaltmaktadır. Bu sayede uzun ve sıkıcı işler, otomasyon teknolojileri sayesinde daha az emek harcayarak hızlı bir şekilde sonuçlandırılmaktadır. Bu sebeple olsa gerek, yapay zekâ odaklı start upların son 20 yılda 14 kat arttığı görülüyor. Bunun bir sonucu olarak da yatırımcılar bu start uplara yatırım yapıyor. 2000 yılından bu yana bu alandaki start upların aldığı yatırımların ise 6 kat arttığı görülüyor.
Finans sektörünün para transferi, müşteri incelemesi, kredi sağlanması ve tedariki gibi sık sık yapılan tekdüze işlemleri yapay zekânın sayesinde daha etkin bir şekilde çözülebilmektedir. Dolayısıyla bu gelişmiş teknolojilerden yararlanan kurumlar hem müşterilerine daha etkin ve kaliteli hizmet sunar hem de otomasyon sayesinde işlem maliyetlerini düşürür.
Finans sektörü, hayatın daima içindedir. Bugün yaptığımız her işlemin finansal bir boyutu vardır. Örneğin; bilgisayarımızı kullanırken bile enerji tüketiyor, ticari hayata katılıyoruz. Kredi kartlarımızla alışveriş yapıyor veya ücretimizi bankalar üzerinden alıyoruz. Dolayısıyla hayatın bu denli içinde olan bir sektörün teknolojinin gerisinde kalması düşünülemez.
Gelişen teknolojiyle beraber, hızla akan hayatta işlemlerimizi hızlıca yapmak çok önemli hâle gelmektedir. İşlemleri hızlandırmak için kullanılan hızlı giriş özellikleri, yüz ve ses tanıma gibi teknolojiler ve konum bazında güvenlik kontrolü finans sektörünün müşterilere güvenli ve hızlı bir şekilde hizmet vermesini kolaylaştırır. Bu sayede hem risk, hem de kullanılan insan emeği azaltılarak maliyetler düşürülür. Bu da hâliyle finans kuruluşlarının kârlılığını arttırır.
Yapay zekâ teknolojilerinin mobil uygulamalarda, web sitelerinde ve müşterinin temas ettiği diğer alanlarda kullanılması, ileri sürülen tahminler vasıtasıyla bankacılık sektöründe müşteri memnuniyetini arttırarak olumlu geri dönüş sağlar. Mutlu müşteriler ise çalıştıkları kurumlarla çalışmaya devam ederek uzun vadede şirketlerin kârlılığını destekler. Kullanım kolaylıkları sadece müşteriler için değil aynı zamanda çalışanlar için de katkı sağlar. İşlemleri otomatik bir şekilde gerçekleştiren çalışanlar hem daha mutlu olur hem de robotlaşmaktan ziyade insanın yaratıcı yetilerini kullanarak işe katkı sağlar. Çalışan mutluluğu da insan kaynaklarının başarısını etkiler.
Yapay zekânın çalışma stillerini ve çalışan hayatlarını kökünden değiştireceğine şüphe yok.Çünkü yapay zekânın ve makine öğrenmesinin ortaya çıkma sebebi insanların yaptığı işleri daha hızlı ve daha etkin bir şekilde çözmektir. Bu da bazı iş kollarının yavaş yavaş yapay zekâ tarafından domine edileceğini gösteriyor. Örneğin; 2023 yılı itibariyle yapay zekâ destekli telesekreter hizmetlerinin 8 milyar seviyesine ulaşacağı öngörülüyor. Bu da bu alanda çalışan insanların işsiz kalacağını ve yeni sektörlere atılacağını gösteriyor.
Yapay zekânın çalışan hayatına yalnızca olumsuz etkileri olduğunu söylemek doğru olmaz. Yapılan bir araştırma iş sırasında yapay zekâ kullanımının üretkenliği %40 arttırdığını gösteriyor. Bu sayede çalışanlar daha hızlı ve verimli bir şekilde istenilen sonucu verebilir. Bu da hem iş kalitesini hem de çalışan memnuniyetini arttırırken maliyetleri düşürür. Yani uzun vadede yapay zekâ kullanımının her geçen gün daha da artacaktır. Ayrıca evden çalışma modellerinin de yapay zekâ sayesinde yaygınlaşacağı ve daha verimli hâle geleceği sık sık dile getirilen konular arasında yerini alıyor. Yöneticilerin ve insan kaynakları çalışanlarının yapay zekâ kullanımı ile çalışan verimliliğini ve mutluluğunu değerlendirmesi de kolaylaşmaktadır. Çünkü yapay zekâ sayesinde mobbing, taciz ve ayrımcılık gibi istenmeyen davranışların daha kolay fark edilebileceği ve bunun önlenmesiyle ekip içi uyumun artacağı öngörülüyor.
Dünyanın her geçen gün teknolojiye daha da yakınlaştığı yadsınamaz. Yapay zekâ da bu yakınlaşmanın sonucu olarak birçok sektörde kendisini gösterir. Bu etki sebebiyle de mekanik işler yapay zekâya emanet edilirken insan daha çok yaratıcı kabiliyetlerini kullanmaya sevk ediliyor. 2025 yılı itibariyle yapay zekâ pazarının 60 milyon dolar seviyelerine erişmesi 2030 yılında ise küresel GSYİH’nin yapay zekâ sayesinde 15,7 trilyon dolara erişmesi öngörülüyor.
Dünyada bu değişim büyük bir ivme ile gerçekleşirken Türkiye bunun çok gerisinde değildir. Hâli hazırda Türkiye’de de yapay zekâ teknolojilerine fazlasıyla yatırım yapılmaktadır. En basitinden birçok sitede karşımıza çıkan canlı yardım robotu bunun ne kadar yaygın bir durum olduğunu bize göstermektedir. Müşteri tanıma teknolojilerinin hayata ve kullandığımız uygulamalara entegre edilmesi de teknoloji kullanımının her geçen gün
arttığını gösteren başka bir örnek.
Teknoloji alışık olduğumuz düzeni baştan sona değiştiriyor. Bu düzende hayatta kalmak ise teknolojiye ayak uydurmaya bağlı. Ticari hayatın vazgeçilmez unsuru olan finans sektörü yapay zekâ gelişmelerini yakından takip eder ve dünyadaki gelişmeleri izlerse hem güvenlik, hem de etkinlik açısından ileri seviye müşteri deneyimini düşük maliyetle sunabilir. Öte yandan yapay zekânın iş hayatına yapacağı olumlu ve olumsuz etkilerin zamanında gözlemlenmesi ve bunlara yönelik önlemler alınması yaşanacak sorunları da erken vadede önleyecektir.
Paylaş