Kadınların kurumsal yaşamdaki kariyerlerine baktığımızda, evdeki ve işteki sorumlulukları arasındaki dengenin kurulmasının önemli bir konu olduğunu görüyoruz. İş-özel yaşam dengesi, özellikle çocuklu çalışanlar için önemli bir konu başlığıdır. Aileden destek alınmadığı takdirde ciddi performans kayıpları oluşabilmektedir. Bu kayıpların önüne geçmek için sistemsel düzenlemeler yapılması, anne-babanın çocuğun bakımı konusunda rahat bir düzene geçirilmesi çok faydalı olur.
Kariyer yapmayan anneler tarafından büyütülen kişilerin zihinlerinde bir anne modeli var. Çalışan bir anne için çocukla ilgili sorumluluklar ortaya çıktığında, çocuk bakımı ve işin aynı anda nasıl yürütüleceğine dair bir aktarım olmadan deneyimleme süreci yaşayabilmektedir. Bu süreçte olan annelere , kendileriyle deneyimler paylaşılarak, kendi dengelerini kurmalarına yardımcı olunmasının faydalı olacağını düşünüyorum.
Bu konunun kurumları ilgilendiren kısmı ise çocuk bakımı konusunda zorluk yaşayan anne-babaların, çalışma performanslarında düşüşlerin meydana geliyor olmasıdır. Oluşacak verim ve motivasyon kaybı bir kişiyi değil tüm kurumu etkiler. Kurumsal dünya, pek çok alanda yaptığı gibi bu alanda da önderlik ederek, deneyim aktarımları çerçevesinde daha yoğun eğitimler gerçekleştirmelidir.
Kadın kariyer konularında karşımıza çıkan önemli başlıklardan biri cam tavan sendromudur. Cam tavan, ifade edilemez bir engeldir. Yükselmeye dair farkında olmadığı bir çekinceye sahip olması durumudur. Cam tavan sendromu ile karşılaşan kadınlar bunun farkında olmalı ve üzerinde çalışmalıdır. Kadın iş hayatında çok başarılı olmasına rağmen, eşinden önde olmak istememe, evin dengesi, seyahat çekinceleri, çevresini memnun etme isteği gibi nedenlerle terfi etmek istemeyebilir. Kendisinin dahi kendi engelini fark etmediği, tanımlayamadığı bir durum nedeniyle kariyerinde ilerlemesi sekteye uğrayabilir.
Kraliçe arı sendromu da önemli bir kavramdır. Kadının kendinden başka kimseyi güçlü görmek istememesi durumunu ifade eder. Gelişen ve yetişkin kadın bu zafiyetin üstesinden gelebilmektedir.
Finansal piyasalarda gözlemlenen bir başka konu ise orta kademede görev alan kadınlar ile üst yönetim kademesinde görev alan kadınların oranları arasındaki farktır. Kadının orta kademeye geçerken gösterdiği performans, üst yönetime geçişte yeterli olmamaktadır. Bu durumun nedenleri ortaya konmalı ve çalışılmalıdır diye düşünüyorum. Zira kadın ve erkeğin birlikte yönettiği, çalıştığı durumlarda, iş performansında artış , süreçlerin iyileşmesi, daha yüksek motivasyon gibi sonuçlar doğurmaktadır. Tamamlayıcı güçlerin bir arada olması, iyi kurgulanması halinde kurumların bundan katkı sağlayacağı muhakkaktır.
Kadının kariyer konusu ile ilgili bir diğer önemli kavram, pozitif ayrımcılıktır. Bir kadro için kadın ve erkeğin eşit yetkinlik gösterdiği durumlarda, kadına öncelik verilmesi halidir. Pozitif ayrımcılık, Kuzey Avrupa ülkelerinde başarıyla hayata geçirilmektedir.
Kurumsal yaşamda verimlilik en çok öncelik verilen konulardan biri. İnsan kaynağından en yüksek performansı elde etmek için de bu kaynağın tanınması, güçlü yönlerinin ortaya konması önemlidir. Kadının potansiyelinin performansa dönüştürülmesi de doğrudan finansal etkileri olan bir konudur.
Harvard Kennedy Okul’unda yapılan son araştırmalara göre, fazla yetenekli kadınların düşük vasıflı, düşük getirili mesleklerde olduğu işgücü piyasasında yeteneklerin yanlış konumlandırılmasının büyümeye önemli bir engel oluşturduğunu göstermektedir. Özellikle Hindistan’da çalışma hayatında kadın/erkek oranındaki % 10'luk bir artışın kişi başına net kazancın % 8 oranında artacağını göstermektedir.
Erkek beyni analitik, mücadeleci, sonuç odaklı, karar veren özellikler gösterirken kadın beyni daha süreç odaklı, empatik, motivasyon odaklı ve yaratıcıdır. Ortaya konan güçlü özelliklerin birlikte kullanılması haline karda %20-30 arası bir artış söz konusu olur.
Paylaş: